Çamursuz kamyon


Yağız' ın ilk kamyonu.Babası oğluma ilk doğum gününde almıştı.O zamanlar henüz bebeklikten çıkmadığı için , kamyonunun tadına varamamıştı.Şimdi tam oyun çocuğu olmaya başladığı dönemdeyiz.Arabalar ve kamyonlar Yağız'ın gözdesi.oyuncakçıya giriyoruz farklı oyuncaklar almak için fakat her seferinde araba veya kamyon alıp çıkıyoruz...Oğlum yakında oto galeri açacak galiba!
Gönlüm isterdi ki bahçeli bir evde oturalım , oğlum kamyonunu bahçeye çıkarsın ; içine kumlar doldursun , kumların üstüne su döksün çamur yapsın.Eli , yüzü çamur olsun; kamyonu eve alınamayacak kadar çamurlu olsun.Ne kadar güzel bir hayal , bir çocuğun ihtiyacı olan en önemli şey, toprakla doğayla oynamak.Toprakdaki mineralleri almak , gıdaların yanı sıra doğanın doğal mineralleri ile beslenmek...Tabi bu hayalim keşke gerçek olabilseydi ama ne yazık ki apartman dairesinde balkonu bile olmayan beton bloğun içerisindeyiz.Apartmanda pencereye sıkışmış yaşıyoruz.Oğlumun en büyük uğraşısı pencereden dışarı bakmak ve kuşları seyretmek .Yağız 'ın seyir defterine arada uçaklar , helikopterler ve sık sık vapurlar giriyor.Onlarda olmasa ufkumuzda neler olacakdı ,çok merak ediyorum. Camdan dışarı izlerken en uzak noktadaki uçakları dahi farkedebiliyor.Penceredeki dakikalarını renklendirdiğinden midir bilmem , uçaklara ayrı bir tutkusu var.Şimdi galerinin yanı sıra bir hava pisti yapacağız zannedersem.Hekapularımızın her modeli var..Hekapu mu dedim , Yağız a gitti aklım, laf aramızda uçaklara ve helikopterlere " hekapu " diyor.Helikopter diyemediği için kendi dilinde yeni bir isim geliştirmiş.Bizimde dilimize dolandı.Neyse daldan dala atladım galiba.Kamyonumuzu oynatabileceğim güzel bir bahçemiz olur umarım.Oğlumun o şanslı çocuklardan olması için neler neler vermezdim.
Düşünüyorumda yine tarihin gerisinde çocukluğumda buluyorum, kendimi .Bahçeli evimizde erik ağacının tepesinde büyümüştüm.Bademleri toplarken yeşil böcekler yapışırdı üstüme , korkudan kendimi ağaçtan aşağı atardım.Ilık rüzgarların estiği akşamlarda limon ağacının kokusunda akşam yemeğimizi yerdik.Limon ağacının dallarına kurulmuştu salıncağımız.Kardeşimle sürekli sallanırdık bahçede.Bahçenin girişine kilimimizi serer evcilik oynardık.Çocukluğuma dair hatırladığım en güzel anlar doya doya oyun oynadığımız anlardı.Akşam 8 den sonrasını hatırlayamam hiç .O kadar yorulurduk ki yemekten hemen sonra uyuyakalırdık. Meğer ne kadar şanslıymışız da haberimiz yokmuş.Tüm enerjimizi harcar , yemek yer ve uyurduk.Tv , çizgifilm dünyasına sıkışmadan , bilgisayardan ve ateriden habersiz doğanın sunduğu oyun dünyasında keşfettik hayatı.Bu kadar şeyden habersiz saf ve tertemiz büyüdük.Bazen küçük bir kasabaya taşınasım geliyor.Ama taşınsam bile ne değişecek ? Yağız'ın orada edineceği arkadaşlarının evlerinde de tv , bilgisayar ve ateri olacak.Ailelerinin izlediği akşam dizilerinin etkisinde kalan çocuklar ile arkadaşlık edecek.Ali Rıza bey kim dendiğinde , Atatürk 'ün babası yerine çocuklar " aa , biliyorum ben onu , yaprak dökümünde oynuyor.Kaymakam , Leyla'nın ,Necla'nın babası " diyecekler.Bihter ve Behlül ' ü konuşan çocuklar , masum olmak yerine ihaneti öğretecekler birbirlerine.Ne anladım taşınmaktan.Ben evde sevgi , dürüstlük , iyilik öğreteceğim ; Yağız kreşe , anaokulana gidecek " Fatmagül 'ün suçu ne anne ? " diyecek .Bakugan ve playstation isteyecek.Hangisi daha kötü acaba bilmiyorum.Bahçeli evde büyüyememesi mi , yoksa biz ne öğretirsek öğretelim , arkadaşlarından öğrenmek zorunda kalacağı şeyler mi ! Anne olmak ne zormuş !!!

0 Response to "Çamursuz kamyon"

Yorum Gönder