Yağız 'ın Hayalleri ve Yaren




İki çocuklu hayatı kolay sanıyordum fakat sandığım gibi çıkmadı. Avazım çıktığı kadar bağırasım var "zamanı durdurun " diye. Gün resmen  yetmiyor . Bir kaç çocuğu olan aileler için keşke bir gün 36 saat falan olsaydı. Sabah 7:00 , 7:30 gibi uyanan Yaren'le birlikte hayat başlıyor. Bir saat sonra  Yağız uyanıyor ve hır gür başlıyor. Haftaya Yaren beş aylık olacak ama Yağız  hala kardeşinin varlığına alışamadı. Sürekli isyan  halinde. Bir de bizim olmadığımız her ortamda kardeşini şikayet ediyor. 
İsyankar olmadığı zamanlarda çok güzel sohbetler ediyoruz. Yağız paşam matematik konusunda ustaymış. On yaşında  futbola başlayacakmış ama bilgisayar mühendisi olup kendine çok güzel oyunlar  yapacakmış.Bazı oyunlar çocuklara uygun değilmiş ya , oğlum tüm çocuklara uygun oyunlar  hazırlayacakmış . İnsanın hayalleri ne kadar büyük olursa  ufku da  o kadar geniş olurmuş. Yağız oğlan da hayallerini baya büyük tutuyor.Arada felsefe bile yapıyor...
- Anne ergen ne demek öğrendim .
- Ne demek oğlum ?
- Yalnız kalmak isteyen kızgın, öfkeli çocuk demek
- Bu sonuca  nasıl vardın peki ?
- Mehmet abim hep kızgın ve odasında yalnız kalmak istiyor. Mustafa'yı ve beni sürekli kovuyor ve  bize karşı öfkeli...
Çocuktan al haberi diye buna derler galiba. Ergenlikte olan kuzenini çok güzel tahlil etmiş. Oğlumun büyüme ataklarını bazen kaçırıyorum. İki çocuklu hayata tamamen alıştığımda umarım hepsini yakalarım. 



Bizim evimizde Yaren'in tek başına  fotoğrafa poz vermesi yasak. Bu kesin bir emirdir. Yağız'ın kurallarına uyuyoruz....



Eyvah burada kuralı çiğnemişiz. Arada olur böyle  tatlı kaçamaklar. Annem bu güzel takımı miniğimize örmüş. Çok yakıştı kızıma. İzmir'e gelmiş olmamızın sevinci ile  Yağız dayısıyla uğraşırken hemen bu kareyi ölümsüzleştirdim. Kız  çocuğun giyimi kuşamı çok keyifli oluyormuş. Yaren'im ile bambaşka tatlar yaşıyorum. Bu konuyla ilgili paylaşımlarım bir daha ki postta olacak. Şimdilik sevgiyle kalın....




Güle Güle 2014

2014 veda  ederken, kendisine teşekkür etmeyi kendime bir borç biliyorum. 2009 bana oğlumu getirmişti ;2014 ise kızımı getirdi. Hayatıma anlam katan yıllardan biri olduğu için 2014 hayatımda önemli bir  yer kazandı. Böylesi bir güzelliğe sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu şansım 2015  yılında da devam eder inşallah...
Minik Yaren 2014 'e üç buçuk aylık olarak veda etti. Artık agucuklar yapmaya minik minik sesler çıkarmaya başladı. Sürekli onunla konuşmamızı istiyor, ilgiyi seviyor ve özellikle benim kucağıma bayılıyor. Arada ana kucağına otursa da favorisi benim. Bir de ağabeyi Yağız oğlanı çok seviyor. Yağız karşısında put gibi dursa bile Yaren'in yüzünde  güller açıyor. ( eskiler kan çekiyor der bu duruma :) Yani 2014 kızım da sana hayatına kattığın agucuklar için teşekkür ediyor...

Gamzeli kuşumun altıncı yaşına iki ay kaldı. Tam bir matematik sevdalısı. Abaküs olmadan toplama çıkarma yapabiliyor ve kendini bu işin ustası sanıyor. Her ne kadar kardeşini çok sevse de yeni hayatını garipsiyor. Altı yaşına girer girmez okuma yazma öğrenmek istiyor. Çünkü çok sıkılmış okuyamamaktan. Kuzumu 2015 de okuma yazma seansları bekliyor ve o bu durumdan dolayı çok heyecanlı ....
Biz yeni hayatımızı çok sevdik. Başlangıçta çok zorlanmış olsak da o karanlık ve zor günler geri de bıraktık. Loğusalık ve hormonal dengeler düzeldi, Yaren hanımın gaz sancıları azaldı ve uykusu düzene girdi. Yağız oğlan daha az asabi hale geldi. Bu durumda bize şükretmek düştü. Her geçen gün her konu da çok daha iyi oluyoruz ve 2015'de de daha daha iyi olacağız...
Kısaca 2014 ,bize getirdiklerin için sana çok teşekkür ederiz. Dört kişilik sevimli ailem 2015'e  hazır. Umarım tüm insanlık hazırdır.  Yeni yıl herkese güzellikler getirsin. İyi yıllar...

Yaren' li Hayat

Yaren " yine yakalandık Yağız oğlana " bakışı atarken böyle poz verdi. Minik Yaren büyürken başına ekşiyen bir abisi var. Bazen Yağız'a diyorum " biliyor musun, sen büyürken seni böyle sıkıştıran sevimli biri yoktu " hemen moda  giriyor " biliyorum tabi ki, Yaren çok şanslı " diyor. Öz güvenine hayranım da içimden " acaba şanslı mı " dediğim de oluyor.
Yağız oğlum için Yaren, bazen yük bazen annesini çalan kardeş, bazen de arkadaşlarına hava attığı "canım kardeşim" oluyor. Okulda ki arkadaşlarına göğsünü gere gere " bu fıstık benim kardeşim " diyor. Eve geliyoruz " ben bu hayattan bıktım, zaten artık hiç özel değilim " diyor.

İlk zamanlar  kurduğu cümleler kalbimi acıtıyordu. Ona vakit ayıramadığım için kendimi suçluyordum ve içten içten kendime yükleniyordum. Bu durum devam ettikçe depresyona girmeye başladım. Yağız'ın cümleleri daha da ağır olmaya başladı. Cümleler ağırlaştıkça benim gerginliğim de arttı ve bir  girdabın içine girdim. Lohusalık ve Yağız'dan kaynaklı depresyon birleşince kaygı eşiğim yükseldi ve kendimi bir uzmanın karşısında ağlarken buldum. İyi ki ihmal etmeden psikoloğa gitmişim. #lohusadepresyonu denen şey cidden zormuş. Yağız oğlanın doğumunda  böyle bir şey  yaşamamıştım. Ne yazık ki Yaren  dünyaya geldiğinde yaşadım. Çözümü varmış çok şükür. Her iki durumdan kaynaklı sıkıntılarım geride kaldı. Yağız'ı takmamam gerektiğini , ona zaman ayırdıkça bu cümleleri kurmaktan vazgeçeceğini anladım. Daha anladığım çok şey oldu. En başta her işin başının sağlık olduğunu ve kafaya tokadan başka hiç bir şey takmamam gerektiğini öğrendim. İnsanın yaşı kaç olursa olsun her yaşta öğrenilecek şey varmış bu da diğer çıkarımım oldu. Yaren'in doğumu bize bir çok şey kattı. Varlığıyla dünyamızı aydınlatırken , bize kattıklarıyla da hayat dersleri aldık. Artık dört kişilik aileyiz ve olumlu yönde gelişmeler katediyoruz. Gelecek güzel günler bizimle olacak , bunu hissetmesi çok güzel duyguymuş, şükürler olsun hissettirene...

Yağız'lı Yaren'li Hayat

Kardeşine ninni söylüyor büyümek zorunda kalan Yağız oğlan. Ona sorarsanız " bu abilik işi çok zormuş, hiç sevmedim " diye yanıt verir. Çok dertli çok. Hala alışamamış. Yaren ne zaman ağlasa kulaklarını tıkıyor ve oda değiştiriyor. Arada koşup gelip fazlaca sarıp sarmalıyor. Özellikle uyurken uyandırıyor sonra da aa uyanmış, diyor.
Bizim evin halleri böyle yaşanıyor. ne zaman sabah oluyor ne zaman akşam oluyor hiç anlamıyorum. Anladığım tek şey akşama pertimin çıkmış olduğu oluyor. Bazen Yağız'ı uyuturken sızıp kalıyorum ve Yaren'in çığlığı ile uyanıyorum. Uykusuzluk  çok feci bir şeymiş , unutmuşum yeniden hatırlıyorum.
Bazen Yağız'ın bebekliğini düşünüyorum, çoğunu unutmuşum gerçi ama bu kadar zor olmadığını hatırlıyorum. Belki de iki çocuk zordur onu da bilmiyorum ya...
Kız çocukları bebekken çefa çektirip büyüyünce sefa sürdürürmüş diye kendimi avutuyorum.İnşallah öyledir.
Azıcık içimi döktüğüme göre  birazcık güzelliğinden de bahsedeyim. Yaren hanım üçüncü ayını doldurdu. Agucuk yapıyor, ana kucağında ki oyuncağına dokunarak seslerini değiştiriyor ve kocaman kocaman gülücükler atıyor. Bir  de uykusu düzene girdi mi ballı kaymak olacak inşallah. Maşallah kızıma
O büyürken Yağız kuzum da büyüyor ve ekliyor " o benim hayatımı çaldı " diye. İki çocuklu hayat anlayacağınız üzere tam gaz  devam ediyor. Çok şükür hepimiz sağlıklıyız ve yakında yeni hayatımıza alışacağız :)

Yarın Bugünden Güzel Olacak

Yağız oğlum can oğlum benim bilmiyor ki nasıl dikkat çeksin. Oysa  dikkat çekmesine  gerek yok , kalbimde kocaman bir yere sahip. Ne yeri ne de sevgisi doldurulamaz. Kelimelerle anlatmaya çalışsam da pek etkili olamıyorum sanırım.
Reflüsü olan Yaren kusup kusup ağlarken mecburen onunla  ilgileniyorum Yağız'a  ayırdığım zamanlar kısalıyor. Bu durum elbette geçici fakat bunu Yağız' ımın minik yüreği anlamıyor. Beni paylaşamadıkça hırçınlaşıyor , ses tonu yükseliyor , daha çok tablette vakit geçirmek istiyor ve  oyuncaklarını görmezden geliyor. Kardeşine olan tavrı da  elbette değişiyor. Gelecekte nasıl oyun oynayacaklarını anlatsam da bizim bıcırık kardeşine  tam gaz  gıcık oluyor...
Kardeş sendromu , loğusa  sendromu ,iki çocuklu hayatın getirileri baya zormuş. Bugünlerime de  çok şükür, her geçen gün daha da kolaylaşıyor. Biliyorum ki Yaren büyüdükçe her şey daha  kolay olacak  ve güzelleşecek.
Aylarca ikinci çocuk isteği ile yanıp tutuşurken beni  bekleyen zorlukları hiç düşünmemişim.Uykusuz geceleri , yorgunluğu, değişecek olan hormonlarımı hesaba katmamışım. Bilmiyordum ki ikinci doğumlar  anne için daha zor oluyormuş. Hepsini yaşayarak öğrendim. Daha öğreneceğim çok şeyler var.  Bol dua  bol sabır ve sağlıklı olduklarına şükrederek günleri kovalıyorum. Yazın özlemi ve yaza kolaylaşacak olan hayat ise  motivasyon kaynağım. Ailecek güzel günler göreceğiz  ve Yağız bizden çok sevecek kardeşini. "İnanmak başarmanın yarısıdır" derler, en çok bu düşünceye inanıyorum .Yarın bugünden güzel olacak ...

Her Güne Bir Fotoğraf

Her güne  bir  fotoğraf sığdırmaya çalışıyorum. Hayat o kadar hızlı akıp gidiyor ki  ne  zaman büyüdüklerini anlayamıyoruz. Yağız'ın bebeklik fotoğraflarına bakınca anlıyorum zamanın su gibi geçip gittiğini. Ömür  de  öyle değil mi bir  bakmışssın koskocaman yılları  geri de bırakmışsın. "Ne  zaman yaşamıştım ?"demiyor muyuz ,düşününce . İşte hayat bize  bu soruyu sordurmak için var ...
İki çocuğumunda  en güzel anlarını yakalayıp gün gün  hatırlamak istiyorum. Bugün Orhan'ın doğum günü , bu güzel  fotoğrafı babalarına anı olsun diye  çektim. 40 yıllık hayatına iki çocuk bir  huysuz  eş sığdırmış olan eşimin doğum gününü  bu sevimli kare  ile kutladım. Nice nice  kırk yılları birlikte deviririz  ve en güzel hediyemiz de  bu yumurcaklar olur inşallah...

Hastalık Krizi

Yağız oğlan şifayı kaptı. Burnu yeşil yeşil üretime geçti , ara ara ateşi yükseliyor . O  öksürdükçe  yüreğime taş oturuyor .Şimdi hem hasta  hem nazlı. Üzülmesin diye  isteklerini yerine getirmeye çalışıyorum . Yağız'ı düşünürken Yaren'i de es geçemiyorum.
 Büyük kuzumun  hastalığına mı yanayım yoksa Yaren'in dibinden ayrılmayışına mı yanayım bilemiyorum. Uyarsam bir  türlü uyarmasam bir türlü. Ben de oluruna bıraktım. Eğer  hasta olacağı varsa  mutlaka olacaktır. Yağız'ı iyileştirmenin hızlı  yollarını düşünmek galiba  daha  faydalı olacak
Havaların bir  güneşli  bir puslu olması mikropların işine yaradı. Çocukları hemen esir  aldılar . Kış mevsimi gelmeden geri  gitse  ne  güzel olur. Bu kış iki kat korkacağım hastalıklardan. Biri hasta olduğunda  mutlaka diğerine geçirecek . Bizim ev de  çifte  hastalık krizi yaşanacak.Düşüncesi bile  kabus  gibi  geliyor. Umarım düşündüğüm başıma gelmez...
 Keşke  çifte mutluluklara yer olsa  dünya da ve  tüm mikroplar yerle bir  olsa. Bir  anne  daha ne ister ki ?

Yağız&Yaren

 İki çocuklu hayat tam gaz kıskançlıklar  ile  devam ediyor. Bazen azalıyor  gibi oluyor  sonra yeniden  hortluyor. Yağız 'ın kardeşine  alışmasını sabırla  bekliyoruz.  Kulakları  sürekli bize  odaklı. İster film izlesin , ister oyun oynasın isterse de uyuyor gibi yapsın hiç fark etmiyor  duyduğu en küçük şeye  tepki veriyor. Gün içinde  sadece Yaren'i emzirip ,altını açıyorum. Sevmeye veya öpmeye çalışmıyorum , hatta Sidikli Kontes  gibi lakaplarla Yağız'ı güldürmeye çalışıyorum. Bu günler  geçecek diye de  kendimi  gazlıyorum.. Elbet geçecek böyle  kalacak hali yok ya ...

 Yaren'e hırka  örmeye karar  verdim .  Yağız'a  çok örmüştüm ama  hamileyken Yaren'e örme  fırsatım olmadı. Şimdi İzmir'de annem ve kız kardeşim çocuklarla ilgilenirken vakit  buldum bu sefer de Yağız engeline takıldım. Neyse ki sana da  öreceğim diyerek bu sorunu da  aştık. Sırada ki sorunlar için gardımızı aldık sabırla  bekliyoruz. Umarım üstesinden gelebileceğim şeyler ister, sevgi dolu oğluşum...
İki çocuklu hayat ilk aylarında  cidden zormuş , umarım zaman hızla geçer ve  hayatımız düzene girer...

Öğretmenler Günü

Tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun ...

Yağız'dan İnciler

Hamileliğim  boyunca Yağız oğlan sabırsızlıkla kardeşini bekledi. O zaman günler  hatta saatler  geçmiyordu. Bir keresinde  :
- Anne sakın kardeşimi doğurmadan ölme ,olur mu ? 
demişti ve   ölüm nereden aklına geldi , diye ben şoka  girmiştim. Bu kadar hevesli ve istekli olması bana hep olumlu gelmişti. Kardeşini çok sevecek , kıskanmayacak gibi düşüncelerle beslemiştim kendimi. Ne  zaman kardeşi doğdu işte  o zaman  dananın kuyruğu koptu Yağız oğlanın gerçek yüzü ortaya çıktı. İlk zamanlar  kardeşi ağladığında kulaklarını tıkıyordu. Zaman ilerledikçe sürekli odasında vakit  geçirmeye başladı. Beni duymazdan gelerek tepkisini  gösteriyordu , sürekli kuralların dışına çıkıyor , tabletini elinden düşürmüyor ve bana iğneli laflar  sokuyordu.O tepkisini aleni bir şekilde  gösterdikçe ben psikolojik olarak etkilenmeye başladım. 
Amacına ulaşmış vicdanımın bam teline  dokunmuştu. Yaşadıklarım bana çocuğun ipiyle kuyuya inilmeyeceğini çok net bir şekilde  gösterdi. Kırkımız  çıkana kadar loğusa  sendromuyla birlikte psikolojik buhranların hepsini besledim itinayla. İki çocuk işi akıl kar işi değilmiş , yaşayarak anladım. 
Sağ olsun Yağız oğlan bir gün :
- Anne Yaren benim hayatımı çaldı, ben artık sizin için hiç özel değilim ,
dedi. İçimin kaç parçaya bölündüğünü yazmama gerek var mı bilmiyorum ama anneliğim en büyük darbeyi o zaman aldı. Aslında Yağız 'ın alışması gereken bir süreçte söylediklerini duymazdan gelmeliydim ama yapamadım. İlk göz ağrım tahtı sarsıldı diye üzülürken tepkisiz kalamadım ve onun üzüntüsüne uykusuz bedenimle ortak oldum.
Uykusuzluğum arttıkça sinirli, agresif olup çıktım. O zaman da Yağız bey :"Anneciğim haydi Yaren'in eşyalarını toplayıp onu  hastaneye geri verelim " dedi. " Neden oğlum ?" dedim " çünkü o seni çok yoruyor , benimle oyun oynamaya vaktin kalmıyor " dedi. Kafasında  sorunun çözümünü bulmuş .
Herkes  kendi penceresinden bakmaya meğer çocuk yaşta başlarmış. Yağız da  erken başladı. Bizim ev de  ağır bir şekilde kardeş sendromu yaşanıyor ve Yağız'dan inciler dökülüyor . İlerleyen dönem ne gösterir bilemiyorum ama bugüne kadar yalnızca Yaren'in burnunu  ısırarak şiddet gösterdi. Gözümüz üzerinde  hiç aynı odada yalnız bırakmıyoruz. Umarım bu ilk ve son vukuatı olur ve  güzel sevgi dolu  günler bizimle olur...

Ve Yaren Aramıza Katıldı

Gecikmeli de olsa buralara uğrayabildim. İkinci tecrübeme bir de ilkinin kıskançlığı eklenince benim için çok zor oldu. Henüz zor dönemi tamamen geride bırakamasam da geçip gideceğini biliyorum.
Gelelim bizim evin yeni miniğine  13.09.2014 ve Yaren aramıza katıldı...



Yağız oğlumun tıpkısının aynısı bir kız doğdu. Dejavu ...
Gece emzirmeye uyandığımda şaşırıyorum , sonra kendime "bu Yaren " diyorum. Hiç bu kadar  benzeyecekleri doğrusu aklıma gelmedi gelemezdi de...


Yağız oğlan 'ın kıskançlık hikayeleri  ile sahalara  yeniden döneceğim ; şimdilik görüşmek üzere hoşçakalın , dostça kalın :)

Yağız Oğlan ve Biz

Bu Yağız oğlan çok bilmiş oldu. Azıcık  sıkıldım isyanı ile  kendini oyun salonu olan bir mekana götürtmesini iyi biliyor. Oyun odasına da  girdi mi,  hemen dünyayı unutuyor. Salacak  sahilinde ki  simit sarayı neredeyse aileden oldu. Her  daim çocuk misafirleri olan kafenin manzarasında  ben mest olurken, Yağız oğlan da yaşıtlarıyla ruhunu tatmin ediyor. O oyunla besleniyor  ,ben de onun mutluluğuyla. Neyse ki yaz  geldi ; artık kapalı mekanlara gerek kalmadan oyun  oynama arzusunu giderebileceğiz...

Hava şartları  yüzünden,  kapalı mekanlara  hapsoldukça en çok kapımızı  hastalık çalıyor. Bu sebeple  yazın  gelmesine çok sevindim. Yoksa  hiç yaz  sıcağı sevdalısı  değilim, olamıyorum bir  türlü ...
Bizim bilmiş oğlanın diğer  bir  tutkusu da alışveriş. Bayılıyor  yeni kıyafetler  almaya. Sıkılmadan kendine  tişörtler, kapriler , çoraplar  ve özellikle ayakkabılar  seçiyor. Babasının oğlu diyebilirim , babası da çok seviyor alışverişi. Galiba ,dünyanın en şanslı kadınlarından biriyim ; çünkü  alışverişi seven eşe ve oğula sahibim. Rahatlıkla onları AVM ye götürebiliyorum. Beraber  saatlerce gezebiliyoruz. Bu gezmeler en çok Yağız oğlana yarıyor , bıcırık hiç boş dönmüyor . Özellikle kardeşi için alışveriş sürecine girmişken , kıskançlık olmasın diye ona mutlaka kıyafet veya oyuncak alıyoruz. Küçük bir şey dahi alsak inanılmaz  mutlu oluyor. O mutlu olduğunda  biz daha huzurlu oluyoruz...
İkinci  çocuk için alışveriş yapmak hem zevkli hem zormuş. Daha bilinçli yapılan tercihlerin yanına ilk çocuğun kaygısı  eklenince duygular  birbirine karışıyor. Adil olmak adına çabalamak ve üzmemek ,bu süreci uzatırken karnı burnunda  anneyi baya yorabiliyor. Netice de kuzucuklarımın mutluluğunu düşününce,  yüzüme yayılan gülümseme yorgunluğumu hafifletiyor , ta ki eve gidip uzanana kadar. Tatlı tatlı gezmenin acısı uzandığımda  çıkıyor.

Doğrusu yorulsam da  itiraf  etmeliyim ki, bu  tatlı yorgunluklar evimize  neşe getirdi. Yağız, yeni sahip olduklarının  tadını çıkarırken, biz  de  onun gülen gözlerinde  kayboluyoruz. Dünyada ki en güzel mutluluk,  bir çocuğun içinde  saklıymış, şükür ki bunu keşfedebildik ve ikinci çocuğumuz ile bunu pekiştireceğiz.
Hayat çocukların masum dünyası ile birleşince süper oluyormuş, inşallah isteyen herkesin çocuğu olur ve  bu tadı yaşar...



Yağız Oğlan Masalı

Bir minik Yağızcık varmış , neşeli mi neşeli , eğlenceli mi eğlenceli fakat  bir o kadar da  kıskançmış. Önce kardeş diye  tutturmuş , çünkü kardeşi olanları kıskanıyormuş. Şimdi ise  doğacak kardeşine  alınanları kıskanıyormuş. İçini kemiren kurt  ona " anne  hangimizle  daha çok ilgileneceksin ? " sorusunu  durup durup sorduruyormuş. Çıkılan  her alışveriş de  kendisine   hediyeler  alınsa  bile  bir  türlü tatmin olmuyormuş. Aldığı cevaplar onu tatmin etmediği için kaygıları büyümüş büyümüş ve onu çok  hırçın yapmış...
Ailesi anlamış ki oğulcuklarına hangi cevabı verirlerse  versinler ,Yağızcık yaşamadan rahatlamayacakmış. O büyük gün  geldiğinde  oğullarının sakinleşmesi ve kaygılarının geçmesi onların en büyük dileğiymiş;  o yüzden   hep birlikte  gün saymaya  başlamışlar ve  daha  önlerinde üç ay varmış. Sayılı zamanın geçmesi için de  kendilerini hayatın akışına  bırakmışlar. Zamanı gelince onlar  erecekmiş muradlarına biz çıkacakmışız kerevetine.
Gökten üç elma düştüğünde  görüşmek üzere , iyi geceler...

Yutkuna Yutkuna Yaşıyoruz


Çocuklar  hep  gülsün hiç ağlamasın diyoruz  , dualar  ediyoruz  ama  nedense  tam tersi oluyor. Sanki zıddını istiyormuşuz  gibi dönüyor  dünya.
Günlerdir  yüreğimiz  kan ağlarken  yüzümüzü  güldüren tek şey  evlatlarımız  oluyor.
Yazacak çok şey ,söylenecek çok söz var  ama yutkunuyoruz , yutuyoruz. Yuttukça  acılar  ve  haksızlıklar büyüyor içimizde. En çok da  çaresizlik elimizi kolumuzu  bağlıyor. Cumhuriyet tarihinin en kötü dönemini yaşıyoruz ve  zalimlerin kutuplaştırdığı  şu günler de nefret ile  yoğruluyoruz. İnsanlığımızı  yitirmemek için gülen  gözlerimize  sığınsak  da buruk acı  hep  yüzümüz de  saklı...
İnsanlığımız bu  sınavı da vercek inşallah. Nice  19 Mayıs'ları  kutlayacağız  ve hiç kan bulaşmayacak.
Güzel  yarınlar  için güzel  düşünüp  doğru  davranalım ; ne  de olsa  dünyayı güzellik kurtaracak ve  bir  insanı sevmekle  başlayacak her şey...

Ateşli Çocukla İmtihanım

Hamile  annenin ateşli çocukla imtihanı adlı çalışmamı yayımlıyorum. Cumartesi gecesinden beri  yüksek ateş ve uykusuzluk ile  mücadele ediyoruz. Gündüz bu sevimli surata bürünen bücür, geceleri 38,5 derece ateşin verdiği solgun ve  baygın bir ifadeyle  bizi kahrediyor. Bugüne  kadar  boğaz  enfeksiyonu olmamış meğer, olsa düşmeyen ateşin ne olduğunu  bilirdik. İnatçı  ateş ne  zormuş yahu ?  Yaşayıp öğrendik...
Hislerim karma karışık. Yanından  bir  saniye  bile  ayrılmak istemezken ,  enfeksiyonu ya  bana geçerse  diye endişelenen babamız yüzünden çoğu zaman uzaktan müdahale yapıyorum. Sağolsun sabaha kadar ilgileniyor  ama  anne  yüreği önce  hasta olanı düşünüyor. Kuzum hastayken ben  "ya bana geçerse  " diye  düşünemiyorum. Karnımda ki mucize de değerli bir  can  biliyorum ;ama yine  de oğlum cayır cayır  yanarken ben ev de  durup onun  hastaneye gidişini  bekleyemiyorum. Ne  zormuş  hamileyken acile  gitmesi , ateşli çocukla kahrolması. İçimde  fırtınalar koptu çaresizlikten ve normal zamana göre bin kat  daha  çok  yoruldum. Sadece bol bol dua  edibiliyorum  şu an "bu gece ateş olmasın ,ne olur " diye. İnşallah bu gece  dualarım kabul olur  ve  oğlum huzurlu ,sağlıklı bir  uyku çeker....
Allah herkesin çocuğuna  sağlık ve  uzun ömür  versin...