Kısa Kısa...
Emirgan korusunda güzel bir gün geçirmenin keyfi de başka oluyor. Yağız oğlan çimlerde yuvarlana yuvarlana bir hal oldu.Koşmanın ve yuvarlamanın tadına doyamadı hiç...
İstanbul'un havasına suyuna güven olmaz derler ya , gerçeken öyle galiba.Bir gün güneşli oluyor ,ertesi gün ise kapalı.Bir ısındı bir soğudu ve sonunda olanlar oldu. Gribal enfeksiyon kapımızı çaldı. Burun tıkanıklığı ile başlayan viral enfeksiyon , öksürük hafif ateş ve gözlerde kızaklık ile epeyce ilerledi. Eve mikrop girer de bir kişiyle sınırlı mı kalır hiç ? Olmaz ,olamaz , hakkını vermemiz lazım , diyerek hepimiz aynı semtomlara kucak açtık.Şimdi mutlu mesut kanepelere kurulduk ;hapşırık tıksırık ve halsizlik ile seyreyliyoruz dünyayın bin bir türlü halini.
Bakmayın böyle yazdığıma , gören duyanda özendiriyor sanacak ama benimkisi kendime züğürt tesellisi.Hani çok sitemkar olmamak babında...
Çok sitem edince sanki peşi sıra getirecek beterin beterini diye de göz korkutma sanatımız var ananelerimizde. Batıla sapacak olursam ona da kanasım varya neyse...
Bugünlerde pişmiş tavuğun başına gelmeyenler başıma geldiği için batılla gerçek arasında dolanır oldum...
Her işin başının sağlık olduğunu anlamış olaraktan bir kıssadan hisse ile sonlandırmak istiyorum bu mini mini postu.
Bugünlerde isyan var , dört yaş sendromu var.Var da var .Yine çok sendromik olduğu bir anda Yağız ağlamaklı ağlamklı konuşmayı başlar :
Anne -baba olarak üstümüze düşen görevleri elimizden geldiğince yerine getirmeye çalışsak da , canımızdan çok sevsek de yetmiyormuş demek ki aldık boyumuzun ölçüsünü ...
Umarım bundan sonraki kısmı iyi yaşatırız...
0 Response to "Kısa Kısa..."
Yorum Gönder