Yeteneklerine Yönlendirmek mi Yoksa Eğitim mi ?


Bizim ev de bir  uykucu var. Yağız oğlan tam bir uyku canavarı. Akşam yatmamak için direnip sabah kalkmamak için " beş dakika anne " , " on dakika daha lüffen " diyen bir afacanla yaşaması çok keyifli.
Sabah dakika  hesabı yaparken " Yağız  bugün jimnastik gününüz "  dediğimde  ise  yataktan fırlıyor ve cin gibi oluyor. Geçen yıl okula  daha keyifli gidiyordu, bu yıl ise bazı günler  sızlanarak bazı günler koşarak gidiyor. Okulundan çok memnunuz , ortamı, bulunduğu yeri ve uygulamaları çok güzel fakat  bizim ki nedense saatlerini uzun buluyor. Bazı sabahlar kuralları hafif çiğneyip, okula  geç götürüyoruz. yeter ki okuldan soğumasın ,diye.
İtiraf ediyorum öğretmenini biraz ağır buluyorum. Tecrübeli ve işini iyi yağan bir  eğitimci fakat enerjik değil. O ışığı kendisinden alamadım, belki Yağız da alamadı.
Eğitimci dedikodumu da yaptıktan sonra  belirtmeliyim ki bizim bıcırık günleri ve haftaları öğrendi.
Haftanın beş eğitim gününü sayıp , yüzme kursunun olduğu hafta sonlarını iple  çekiyor. Onun için hayat haftasonu ve  jimnastik dersinin olduğu Perşembe günü  başlıyor. Çocuk dünyasının  gün hesabı yapması cidden komik oluyor.

Okul ve  eğitimin önemini bilen bir  anne  olarak en büyük endişem çocuğumun bu kokuşmuş eğitim sisteminde  kaybolması. O yüzden   sosyal aktiviteler ile yeteneklerini keşfetmeye ve o yöne  yönlendirmeye çalışıyoruz.  SBS , YLS saçmalığını sanırım hayatımız da istemiyoruz . Daha doğrusu yaşamımızın mihenk taşı olmasını izin vermeyeceğiz.  Eğitimini en iyi okullar ile sonuna kadar destekleyeceğiz elbette ;ama sıkmadan , yüksek beklenti içinde  bulunmadan. Yitirilmiş bir çocukluk ve  ergenlik yerine  mutlu birey yetiştirmek en büyük gayemiz. O yüzden " eğitim mi yoksa  yeteneklerini bulup geliştirmek mi ? "sorusuna yanıtımızı "  yeteneklerine odaklanıp, mutlu sona ulaşmak "  olarak veriyoruz....

Geçen hafta Uzman Özgür Bolat 'ın seminerine katıldım ve orada anladım ki eşimle doğru yolda yol da ilerliyormuşuz. Tam da bizim üzerinde uzun uzun düşündüğümüz  şeyleri uzman diliyle  aktardı bize. Hayatta en önemli şey kalıcı mutluluklara  sahip olmakmış ve başarı odaklı mutluluk başarısızlıkla depresyona dönerken ,  kişiliğe ve bireye bağlı mutluluklar kalıcı  ve uzun vadede mutlu hayat sunuyormuş. Tam da bizim istediğimiz  gibi kalıcı mutluluğun sırları seminer de  bize  altın tepsi de sunuldu.

 Uzmanımızla   hem fikir olup , tam da  yetenek avcılığına devam edecekken Yağız oğlan " anne 15 'in üstüne 10 eklersem kafamda 25 yapıyor ve 16 eklersem de 26 , 17 eklersem de 28 yapıyor. Hatta 20 nin üstüne  bile  ekledim 35,36 ve 37 yaptı ne  güzeldeğil mi ? "dedi ve sinir oldum. İtiraf ediyorum üzüldüm , matematiğe geçici mi yoksa ,  kalıcı mı ilgisi var ;  bilmiyorum. Beş yaşına bir ay kala bu hesaplamalar normal mi onu da bilmiyorum ama kuzumun bunlarla boğulması istemiyorum. Bildiğim tek şey o andan sonra bu konunun üzerine  bir daha gitmediğimdir. Gitmeyeceğim ve galiba gitmemekle de hata yapacağım . İlköğretim hayatı başladığın da nasıl olsa  su akıp yolunu bulur , diye  düşünüyorum.

Çocuklar çocukluklarını yaşamalı , gereksiz ödevler ve performanslar  ile bunaltılmamalı, mantığım ile Yağız'ın öğretmenlerini çok dişli bir  savaşçının  beklediğini de  ayrıca  duyurmak istiyorum. Herkes  işini doğru , yerinde ve zamanın da yaparsa eğer  ödevlere gerek kalmaz  değil mi ? Umarım bu eğitim sistemi tamamen modern bir  sistemle değişir. Benim hala umudum var...

1 yorum:

  1. likeeeee likeee likeeee:))doğrusunu yapıyosun ilknurum ,yanlız o fındık kurunun uykuculuğunu yerimmm:)

    YanıtlaSil